Dizinin 1. bölümünde, izleyicileri farklı bir dünyaya davet eden eşsiz bir giriş bölümü olarak öne çıkıyor. Filipin yapımı olan bu drama, romantizmi tarihî olaylarla birleştirerek seyircisine hem duygusal hem de düşünsel anlamda güçlü bir deneyim sunuyor. İlk bölüm, baş karakterler Stella ve Ino’nun hayatlarına ve aralarındaki derin bağın ipuçlarına odaklanıyor. Hikâye günümüzden başlarken izleyici, Stella’nın meraklı ve araştırmacı kişiliğiyle tanışır. Stella, geçmişe ve köklere duyduğu ilgiyle farklı bir karakter olarak dikkat çeker. Onun hikâyesi, yalnızca kişisel bir merakın ötesine geçerek izleyiciyi tarihî bir yolculuğa çıkarmaya hazırlamaktadır. Stella’nın araştırmaları, zamanla Ino ile yollarının kesişmesine zemin hazırlar. Ino karakteri ise cesur, kararlı ve aynı zamanda duygusal yönleriyle tanıtılır. Onun varlığı, dizinin romantik tarafını daha ilk bölümden belirgin kılar. Stella ile karşılaşmaları, yalnızca bir tesadüf değil, aynı zamanda yüzyıllar boyunca devam eden bir kader bağı gibi hissettirir. Bu bağ, izleyicilere “kader mi, yoksa seçim mi?” sorusunu düşündürür. I Love You Since 1892 1. bölümün en dikkat çeken yönlerinden biri, zamanın ustalıkla kullanılmasıdır. Dizi, geçmiş ile günümüz arasında köprü kurarken izleyiciye tarihî Filipin kültüründen sahneler sunar. Kostümler, mekân seçimleri ve kullanılan semboller bu atmosferi güçlendirir. Stella’nın araştırmalarıyla başlayan süreç, 1892 yılına uzanan dramatik bir hikâyenin kapılarını aralar. Duygusal anlamda ise bölüm, izleyicinin kalbine dokunan sahnelerle örülmüştür. Stella’nın geçmişe duyduğu özlem ve Ino ile arasında oluşan bağ, aşkın zamanlar ötesi bir duygu olduğunu hatırlatır. Bu aşkın imkânsızlıklarla çevrili olması, diziyi yalnızca romantik bir hikâye olmaktan çıkarıp dramatik bir derinlik kazandırır. I Love You Since 1892 1. bölüm, yalnızca karakterleri tanıtmakla kalmaz; aynı zamanda izleyiciye ilerleyen bölümlerde karşılaşacakları temaları da hissettirir. Aşk, fedakârlık, sadakat, ihanet ve tarihsel bağlamda özgürlük mücadelesi, dizinin ilerleyen sahnelerinde önemli bir rol oynayacaktır. Stella ve Ino’nun hikâyesi, hem kişisel duyguları hem de toplumun tarihsel mücadelelerini bir arada sunar.
Görsellik açısından da dizinin ilk bölümü güçlü bir etki yaratır. Kamera açıları, romantik sahnelerde duygusal yoğunluğu artırırken tarihî sahnelerde geniş planlarla dönemin atmosferini yansıtır. Bu sinematografik yaklaşım, diziyi yalnızca bir aşk hikâyesi değil, aynı zamanda görsel bir şölen hâline getirir. Bölüm sonunda Stella ve Ino arasındaki bağın derinleşmeye başladığına dair ipuçları izleyiciye sunulur. Bu, hem merak uyandırıcı bir kapanış sağlar hem de dizinin devam bölümleri için güçlü bir temel oluşturur. İzleyici, bu aşkın nasıl şekilleneceğini ve tarihsel olayların karakterlerin kaderlerini nasıl etkileyeceğini merak ederek sonraki bölümlere yönelir. Sonuç olarak, I Love You Since 1892’nin 1. bölümü hem duygusal hem de tarihsel yönüyle etkileyici bir başlangıç yapıyor. Stella ve Ino’nun hikâyesi, izleyiciye aşkın zamansızlığını ve kaderin gücünü hatırlatıyor. Bu nedenle dizi, hem romantik hem de tarihî dramaları sevenler için kaçırılmayacak bir yapım olma niteliği taşıyor.